-
Titrek bir mum alevinin havaya
Bıraktığı bulanık bir is
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla
Ve tarihle yargıla
Bal değildir ölüm bana
İdam gül değildir bana geceler çok karanlık
Gel düşümdeki sevgilim ay ışığı yedir bana
Bal değildir ölüm bana
İdam gül değildir bana geceler çok karanlık
Gel düşümdeki sevgilim ay ışığı yedir bana
Ah ben hasrete tutsağım
Hasretler tutsak bana
Bıyığımdan gülüş sarkmaz
Bıyık bırakmak yasak bana
Mahpus bana, sus bana yağlık ilmek boynuma
Sevgili yerine
Koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım
Ve sonra sabırla beklerim
Bulutları çekersiniz üstümden
Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız
Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana
Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim
Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına
Doğrulurum gözlerimde güneş koşar
Ve çiçekler ekersiniz
Çiçekler ekersiniz toprağıma
Duygu bana, öykü bana roman gibi her an bana
Hücremde yalnızım gel gel düşümdeki sevgilim
Soyunup hazırlan bana duygu bana, öykü bana
Roman gibi her an bana hücremde yalnızım gel
Gel düşümdeki sevgilim soyunup hazırlan bana
Biraz sonra asmaya götürecekler beni
Biraz sonra dalımdan koparıp
Öldürecekler beni hoşça kalın sevdiklerim
Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök
Bütün doğa hoşça kalın
Hoşça kalın sevdalılar
Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar
Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar
Hoşça kalın
Hoşça kalın senfoniler, oyun havaları
Sevda türküleri ve şiirler
Bildirilerimizin ve seslerimizin
Yankılandığı şehirler
Dağlarında yürüdüğümüz toprak
Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz
Nehirler hoşça kalın
Hoşça kalın ağız tatlarım
Sıcak çorbam, çayım, sigaram
Havalandırma sıram, banyo sıram
Kelepçe sıram
Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi
Ayakkabılarımı ve kalemimi ve saatimi
Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
Hoşça kalın, hoşça kalın
Dostum bana, sevdam bana soluğunu geçir bana
Uyku tutmuyor gözüm anılar sıraya girdi
Gel anne süt içir bana
Dostum bana, sevdam bana soluğunu geçir bana
Uyku tutmuyor gözüm anılar sıraya girdi
Gel anne süt içir bana
Hoşça kalın anılarımı bıraktığım insanlar
Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar
Yedi bölge, dört deniz
Yedi iklim, altmış yedi şehir
Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları
Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar
Asfalt yollar boyu dizilmiş fabrikalar
Ve işçiler ve köylüler hoşça kal ülkem
Hoşça kal anne, hoşça kal baba, kardeşim
Hoşça kal sevgilim, hoşça kal Dünya
Hoşça kalın Dünya'nın bütün halkları
Sınırlı olmayan mekâna
Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben
En sevda halimle, en yaşayan halimle
Gidiyorum dostlarım hoşça kalın, hoşça kalın
Beni yaşamımla sorgula iki gözüm
Beni yüreğimle, beni özümle
Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni
Tarihle anla beni ve öyle yargıla
-
Uyusun ay büyüsün
Camlar buğulanmasın
Sen uyu uyusun
Bulutlar uyanmasın
Işıklar uyanmasın, camlar buğulanmasın
Sen uyu uyanmasın
İstanbul uyusun
Karagümrük uyusun
Fatih uyusun
Atatürk bulvarında rüyalar büyüsün
Sen uyu uyusun
İstanbul uyanmasın
Sen uyu uyusun
İstanbul uyanmasın
Gemiler uyanmasın camlar buğulanmasın
Cibali uyanmasın, kalbim buğulanmasın.
-
İçerden çıkacak birazdan adam
Yılların tortusu çökmüş yüzüyle
Alnını güneşe serecek adam
Uykusuz ranzalar suskun voltalar
Geride kalacak ve ah hüzünle
Bir kül gibi savrulup gülecek adam
Kar yağmıştır sardunyanın üstüne
Anılar toza toza bulanmıştır
Kitaplar sobada yanmış
Ah sazlar duvarda kalmış
Güzelim şarkılar yağmalanmıştır
Kitaplar sobada yanmış
Ah sazlar duvarda kalmış
Güzelim şarkılar yağmalanmıştır
İçerden çıkacak birazdan adam
Yıpranmış bavulu, hantal sesiyle
Kendini yollara vuracak adam
Yüz çeviren dostlar sinsi tavırlar
Açığa çıkacak ve ah kendiyle
Bir ince hesabı görecek adam
Susamıştır tebessümün seyrine
Saçları hiçbir gün okşanmamıştır
Bir ihtilal kadar yalnız
Ah, vefanız kadar yanlış
Mümkünse farz edin yaşamamıştır
Bir ihtilal kadar yalnız
Ah, vefanız kadar yanlış
Mümkünse farz edin yaşamamıştır
Bir ihtilal kadar yalnız
Ah, vefanız kadar yanlış
Mümkünse farz edin yaşamamıştır
Bir ihtilal kadar yalnız
Ah, vefanız kadar yanlış
Mümkünse farz edin yaşamamıştır
-
Dağlar bize düz olur, lo
Yâr gelmezse ne olur?
Bir yâr gider, bin yâr gelir
Düşmanlar görür, kör olur
Hadi sen git işine de
Herkes kendi işine
Dağlarımda zulüm var, lo
Düşemem yâr peşine
Hadi sen git işine de
Herkes kendi işine
Dağlarımda ölüm var, lo
Düşemem yâr peşine
Güle baykuş kondurmayın
Küstürüp soldurmayın
Yâre bir şeyler söyleyip
Kafamı bozdurmayın
Hadi sen git işine de
Herkes kendi işine
Dağlarımda zulüm var, lo
Düşemem yâr peşine
Hadi sen git işine de
Herkes kendi işine
Dağlarımda zulüm var, lo
Düşemem yâr peşine
Hadi sen git işine de
Herkes kendi işine
Dağlarımda zulüm var lo
Düşemem yâr...
-
Uçakları nedeyim ?
Gökkuşağı gönder bana
Senin olsun süngülerin
Gül dikeni yeter bana.
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur, kardeş olur eller bana
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur, kardeş olur, kardeş olur eller bana.
Silahları nedeyim?
Benim sevgim mavzer bana
Suya attığım çiçekler
Bir gün olur döner bana.
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur, kardeş olur eller bana
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur, kardeş olur, kardeş olur eller bana
-
Kimileri hep suçluyor
Kimileri sorguluyor
Yaralı yüreğime kara çalıyor
Kimileri hep suçluyor
Kimileri sorguluyor
Yaralı yüreğime kara çalıyor
İhanet zincirini tutan utansın
Dönüp arkasına bakan utansın
Dost diye bağrıma bastığım insanlar
Arkamı dönünce vuran utansın
Durmadan hep soruyorlar
Aç bırakıp gülüyorlar
Emekleyen yüreğime usta diyorlar
Durmadan hep soruyorlar
Aç bırakıp gülüyorlar
Emekleyen yüreğime usta diyorlar
Usta değil acemi bir işçiyim ben
Onurlu bir kavganın neferiyim ben
Dostun dostu düşmanımın eceliyim ben
Bilip de söylemeyen diller utansın
İhanet zincirini tutan utansın
Dönüp arkasına bakan utansın
Dost diye bağrıma bastığım insanlar
Arkamı dönünce vuran utansın
-
Kaldırınca tabancasını
Nişan almak için sarı saçlıya
Parıldayıverdi gözleri
Koru kendini
Kaldırınca tabancasını
Nişan almak için sarı saçlıya
Parıldayıverdi gözleri
Koru kendini
Kırlangıçlar uçuştular
Korkudan çığrışıp
Kanat çırparak
Koru kendini
Hadi söyle bana, müziği seversin sen
Nasıl çalar insan hapishanede?
Hadi söyle bana, müziği seversin sen
Nasıl çalar insan hapishanede?
Ağrılardan, sızılardan sonra
Romatizmanın, zincirlerin
Kemirdiği elleriyle
İşte nişan aldı tam
Kemanının üstüne
Iskalamaz, iyi nişancıdır
Koru kendini
İşte nişan aldı tam
Kemanının üstüne
Iskalamaz, iyi nişancıdır
Koru kendini
Ama teller gene şakıdılar
Doldular havayı
Titrek titrek
Hiç umursamadan
Hadi söyle bana, müziği seversin sen
Nasıl çalar insan hapishanede?
Hadi söyle bana, müziği seversin sen
Nasıl çalar insan hapishanede?
Ağrılardan, sızılardan sonra
Romatizmanın, zincirlerin
Kemirdiği elleriyle
Havasız bir delikte
Gıcırdayan somya üstünde yatakta
Yakalanmışsın berbat bir öksürüğe
Hah? Gel de şarkı söyle
Ama gene de sarı saçlı adam devam etti kemanı çalmaya
Dirildi içimizde ölü düşler
-
Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere
Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere
Şimdi dağlarımda mor sümbül vardır
Şimdi dağlarımda mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır
Dikenler içinde sarı gül vardır
Uçun kuşlar, uçun, bur'da vefa yok
Uçun kuşlar, uçun, bur'da vefa yok
Öyle akar sular, öyle hava yok
Öyle akar sular, öyle hava yok
Feryadıma karşı aksi seda yok
Feryadıma karşı aksi seda yok
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır
-
Ne demeli şimdi
Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim
Göğe mi dokunmalı ucuna mi körpe filizin
Öyleyse karanlık sokaklarda koştuğumu düşün
Ay gene bir kadın gibi sarkıyorken denize
Dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün
Oradan göğsümü kaplayışını soğuk bir terin
İlk sözcüğü anlamla birleştiren çocuğu düşün
Onun kavradıkça derinleşen şarkısını
Vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak
Vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak haz
Telaş kıvranış parıltılı gözlerdeki atılganlık
Ya görevin ne senin görevin
Oynaşmak değil mi içimdeki savaşmak duygusuyla
Ve benim nevresimim kararmışsa kirden rutubetten
Sarhoşsam gülümseyişler ağlayışlarda
Ve kaynak sularıyla üstüme yağan aydınlık hülyaları
Senden gelen ısıyla koruyorsam
Ne demeli şimdi
Ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı
Ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal
Kalbimi çevreleyen sevda gözeneği
Acıyış şefkat umursayış hırçınlık seli
Beni düşün öyleyse
Beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
Beni fitillerde başlayan bir fısıltı
Anında ilk satırını yazarken bir bildirinin
Kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağrında
Beni dar camlarda değil
Bir bulutun seyrinde düşün
Burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerin