Ben artık çekirdek değil, ağaç şeklini almaya başlamış bir fidandım. Köklerim ve gövdem vardı. İki küçük sarı yaprağımı başımın üzerindeki iki çeneğim arasında tutmuş, durmadan yukarı doğru uzuyordum. Toprağın üzerine çıktığımda yeşil renklerini güneşten alsınlar diye o küçük yapraklarımı açmak istiyordum. İri gövdesi, çiçeklenmiş dalları ve sulu şeftalileri olan bir ağaç olduğumu düşlüyordum. Oysa daha küçücük, zayıf bir ağaçtım. Yine de beni apaydın bir gelecek bekliyordu.